doğuştan parya
kaç renk sarhoşu bahar geçti
kaç defa uçtu göçebe kuş sürüleri
kaç defa yağmuruna kavuştu toprak
kaç defa rüzgârıyla dans etti ağaçlar
kaç defa umutla savruldu yapraklar
kaç kara kışa kaçtı kınalı doğa…
her şeyden habersiz
küçük dünyalarında
büyük işler peşinde koşuyorlardı
pabucu delikler ordusu…
hâlâ çığlık atıyordu dağ başında
son nefesinde yaban horozu
şehrin uyanmaya
ayağa kalmaya gönlü yoktu
anlatılan masallara teslim olmuştu
kendi mezarını kendi kazan
yumruğunu sıkmayan…
yaşıyor işte
nefesse nefes
cansa can
doğuştan parya…
zorba zamanın kırbacı elinde
vurur sırtına sırtına umut yükleyenin
kaldırmaz başını
bir kerecik bile sövmez
hırpalanmış küfürleri dilinde
kara yazısına lanet okur
para babalarının üvey evladı…
şiir ne anlatır bilmezlerdi
karın doyurmak için günü sırtlayanlardı onlar
şiir karın doyurmazdı
şiirin de karnı doymazdı
bunca savruk dize varken
hangi dağınıklığı toplamalıydı
önce tokluk
peşinden bolluk
sonunda çokluk
demeliydi şair…
gerçekten şair ne haldeydi
hangi dizelerle yarınını bilerdi
varsa yoksa uğraşmaktı derdi
uyansın diye doğuştan parya…
✔ küsuratsız pi
Şiirin aydınlık göğünü gösteren insanlar iyi ki varlar…👏👏👏
Teşekkür ederim Kızıl Düş 🙂