yokoğluyok
yürüdüğüm yollara saçıyorum öksüz ezgileri
boynum bükük peşimden sürüklüyorum zamanı
büyüttüğün ağaçtan topluyorum umut şarkılarını
iç çekmelerimle tekrarlıyorum sen geçen nakaratları…
suskun gevezeliğimle
cahil bilgeliğimle
biliyorum olmuşu, olanı ve olacağı
kahve fincanına düşmüş falcı değilim
yokoğluyok bir aşkın divanesiyim…
korkunun eşik duvarını aşalı asırlar oldu
saklayamıyorum seni kaybetmekten korktuğumu
ışıktan askerlerimle her gün güneşi kuşatıyorum
yine de yüreğinde müebbet ısıtıyorum kendimi…
suskun gevezeliğimle
cahil bilgeliğimle
biliyorum olmuşu, olanı ve olacağı
kahve fincanına düşmüş falcı değilim
yokoğluyok bir aşkın divanesiyim…
düz yolların unuttuğu yokuşlarda
ağır geliyor sevdanın yükünü taşımak
bir sözcük bile olsa bulmalı anlamını
ya aşkı nereden alıp nereye koymalı…
suskun gevezeliğimle
cahil bilgeliğimle
biliyorum olmuşu, olanı ve olacağı
kahve fincanına düşmüş falcı değilim
yokoğluyok bir aşkın divanesiyim…
her sabah bir öpücük konar pencereme
sarar tek kişilik odamın yalnız duvarlarını
kanatlarımı takarım gezerim cihanı
sensiz dönerim yine kafesime…
suskun gevezeliğimle
cahil bilgeliğimle
biliyorum olmuşu, olanı ve olacağı
kahve fincanına düşmüş falcı değilim
yokoğluyok bir aşkın divanesiyim…
✔ küsuratsız pi